Sinan Ateş suikasti ile gündeme gelen Gülsuyu çetesinin mahallede uyuşturucu ticareti ile başlayan faaliyetlerinin vakit içinde gasp, adam kaçırma, yargı mensuplarına tehdit, silahlı yağma, geçersiz para ve kimlik, silah ticareti formunda genişlediği ortaya çıktı.
Birgün muharriri Ayça Söylemez, ‘Devlet benim silah taşıdığımı biliyor’ başlıklı yazısında, Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesi davasında mahkûm edilen Gülsuyu çetesi mensuplarının polisle nasıl bir işbirliği içinde olduklarını, dava belgesinden alıntılarla şöyle aktardı:
“Çete üyelerinden Yakup D. telefonda anlatıyor: ‘Ben yanıma aldım çocukları, herkes silahlı, gittik orta ara i… yok, bizim ismimizi vermişler, bendeki BMW’nin plakasını vermişler. Ben karakola girdiğimde Gülsuyu araştırmaya çabucak amir geldi, sen İbo’nun yeğeni misin, dedi, yeğeniyim dedim. Ondan sonra Gülsuyu karakoluna götürdüler, ‘Kimi öldürmeye gidiyordunuz, Nihat’ı mı, Ertan’ı mı öldürmeye gidiyordunuz’ dediler. Ben dedim, konuk geldim buraya abi, bıraksana beni gideceğim dedim ya… Ben rahat konuşurum doğal devlet benim silah taşıdığımı biliyor ki ben taşırım yani anladın mı…’
İçi silah dolu araçlarla yakalanıp, kimi öldürmeye gittiği sorgulanan Yakup D. sonra ne yapıyor? ‘İbo abisiyle’ Antalya’ya gidiyor.
Yakup D. Antalya’dan yaptığı telefon görüşmesinde, ‘Ya onlar siyasilerle iş birliği yapıp bizi teşkilata düşürmeye çalıştılar lakin yemedi’ diyor.
‘POLİSİN İÇİNDE OLAN SENSİN’
Gülsuyu’nda sinema üzere bir öbür olay da yaşanıyor. Mahalleden Refik D.’nin yeğenlerini kaçırıp fidye (haraç) istiyorlar.
Refik D., bir şahidin söylediğine nazaran, ‘ne iş yaptığını bilmediği, cezaevine girip-çıkan biri’. Sanık Engin Seba’nın tabirine nazaran de ‘Kendisi kabahat makinasıdır.’ Başka sanık Ümit Yeşilkaya da Refik D.’den ‘gayri legal işlerle uğraşan bir kabadayı’ olarak bahsediyor.
Davanın şikayetçilerinden Refik D., çete başkanı Mesut Turhan’a telefonda, ‘Bu mahallede 3-5 hırsızlık yapıldı, polis iki helikopter kaldırdı, siz 100 kişiyi vurdunuz kimse kılını kıpırdatmadı, nasıl?’ diyor.
Kardeşi Ahmet Turhan da Refik D.’den, “Sağda solda JİTEM’le çalışıyor, devletle çalışıyor bilmem ne diyen namusuz, akşama kadar polisin içinde olan sensin, akşama kadar çalışan sensin” diye bahsediyor.
KARAR, AİLE MAHKEMESİNDEN
İlişkiler ağı karmaşık evet. ‘Siyasiler, teşkilat…’, tape’lerde bir sürü sav uçuşuyor. Lakin davada yalnızca çete üyelerinin icraatları sorgulanıyor, bu münasebet argümanlarına yönelik bir araştırma yok.
Sorgulanıyor dediysem o kadar da değil. Örneğin, geçen hafta yazmıştım, çocuğunu çetenin elinden kurtarmak için başına gelmedik kalmayan annenin son olarak konutu de basılıyor, ağır biçimde dövülüyor. Yeniden şikayetçi oluyor, sonra? Aile Mahkemesi çete üyeleri hakkında uzaklaştırma kararı veriyor…
Mahallenin zücaciyecisini de tabancayla basıp haraç istiyorlar, dükkân sahibi şikayetçi oluyor. Sonra? Dükkânı bu sefer pompalı tüfekle basılıyor.
Mezarlık yakınındaki çadırlarda yaşayan iki kardeşi de silahla yaralıyorlar, biri başından yaralanıyor üstelik. Silahlar tespit ediliyor, failler bulunuyor, sonra? Sözleri alınıp hür bırakılıyorlar.
Çete yöneticilerinden Zafer Turhan boşuna ‘Allah herkese iyi cinayetler nasip etsin, polis-molis öldürmeyelim de, polis devletin bir adamı, devrimci öldürsek kıymetli değil’ dememiş…” (YAZININ TAMAMI)