CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, cumartesi günü İstanbul’daki Lütfi Kırdar Kongre ve Stant Sarayı’nda gerçekleşen ‘İkinci Yüzyıla Davet Buluşması’nda vizyon evrakını açıkladı.
Sözcü gazetesinden Hürmet Öztürk’ün sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Bir sistem değişikliğine gereksinimimiz var. Bu sistemin nasıl olması gerektiğini anlattım. Türkiye teknoloji çağını, ihtilalini kaçıramaz. Türkiye endüstride yeni ataklar yapmak, yeni buluşların altına imza atmak zorundadır. Günümüzün petrolü çiptir. Dünyanın gelişmiş ülkeler ortasında artık çip savaşları veriliyor” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, sorulara şu karşılıkları verdi:
“İkinci Yüzyıla Çağrı” vizyon toplantısının temel ideolojisi şu: Türkiye’nin tek adam rejimine mahkum edilmesi, Türkiye için hangi sonuçları doğurduğunu hepimiz yaşıyor ve görüyoruz. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Buradan çıkması için de yeni bir tek adama gereksinimimiz yok. Bir sistem değişikliğine muhtaçlığımız var. Bu sistemin nasıl olması gerektiğini anlattım. Daha evvel ‘Devlette liyakat’ diye çok sık kelam ederdim. Dün, yalnız Türkiye’de değil, dünya çapında bilim insanlarıyla, geçmişte uygulaman içinde olmuş bilim insanlarıyla bir ortaya geldik. Onlar, Türkiye’nin problemlerinin çözülebileceğini pek hoş anlattılar. Bunların hiçbiri idareye değil.
Liyakati bir tarafa atar, sadakati getirirseniz kamu idaresine muvaffakiyet elde edemezsiniz. Çok açık ve net bugün yaşadığımız tablo bunu gösteriyor. Sistemin nasıl olması gerektiği konusunda da niyetlerimi söz ettim. Hocalar da bir halde bunu kendi anlatımıyla lisana getirdiler. Ancak sistemin eskiye dönmek olmadığını da söz ettim. Eskiye dönelim değil, Türkiye’nin artık ekonomik kriz tablolarıyla bundan sonra hiç karşılaşmaması lazım. Bunun için yeni bir sistemin gelmesi gerektiğini tabir ettim.
Sağduyu sahibi olan herkes ancak herkes benim yaptığım açıklamaların gerçek olduğunu ve olması gerekenin de bunlar olduğunu aslında söz ediyor. Sağcısından solcusuna, geçmişte siyasi yelpazenin değişik yerinde olan sağduyu sahibi herkes buna evet diyor. Hasebiyle biz 6 başkan olarak Türkiye’yi dönüştürmek, saygın kılmak, prestijli kılmak, hukuk devleti haline getirmek, yoksulluğu bitirmek, üreten Türkiye sürecini başlatmak, elde edilen gelirin hakça bölüşülmesine ortam hazırlamak ve bu topraklarda hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir büyümeyi hedefliyoruz. Bunun üzerinde duruyor, bunun üzerinde çalışıyoruz.
Altı önderin kendi takımlarında da son derece ehil beşerler var. Biz bu ehil beşerlerle birlikte çalışıyoruz. 70 kişilik bir takım oluşturduk. Bunlar bilimin her alanında kendisini kanıtlamış beşerler. Kimileri Türkiye’de, kimileri yurtdışında yaşıyor. ‘Devlet 7 gün, 24 saat çalışacak’ derken dünyanın neresinde olursa olsun bu beşerlerle irtibat halinde olacağız, meseleleri masaya yatırıp sağlıklı tahliller üreteceğiz.
Belçika’da 2010 yılında başlayan hükümet kurma çalışmalarından tam 540 gün sonuç alınamadı ve fakat 2011 yılında hükümet kurulabilmişti. 540 gün hükümet kurulmamasına karşın hiç kimse çıkıp ‘Belçika’da kriz var’ demedi. Zira sistem oturmuş ve çalışıyor esasen. Almanya’da uzun müddet hükümet kurulamadı, koalisyon görüşmeleri aylarca devam etti. Lakin kimse ‘Almanya’da kriz oldu’ demedi. Zira sistem oturmuş vaziyette.
Başka kıymetli bir mevzuyu daha işledik. Türkiye teknoloji çağını, ihtilalini kaçıramaz. Türkiye endüstride yeni atılımlar yapmak, yeni buluşların altına imza atmak zorundadır. Günümüzün petrolü çiptir. Dünyanın gelişmiş ülkeler ortasında artık çip savaşları veriliyor. Konuşmamda da söylemiştim, petrolün nereden olacağını biz bilemeyiz. Lakin çipin nerede üretilmesi gerektiğine karar verebiliriz.
Siyaset kurumunun, tek adam rejiminin bunlardan en ufak bir formda haberi bile yok. Şayet Türkiye, katma pahası yüksek eseri üretemezse, bu alanı büyütemezse, üniversiteleri vasatlaştırırsa o vakit 85 milyonluk Türkiye, katma bedeli yüksek eser üreten ülkelerin pazarına dönüşür. Bunun en tipik örneği cep telefonlarıdır. Teknolojisi gelişmiş ülkelerin ürettiği cep telefonlarını 85 milyon olarak kullanıyoruz. Onlar için büyük bir pazarız.
‘Ey dünya, sesinle yarışa geliyoruz’ derken, kastettiğim budur. Zira Türkiye’de teknolojik gelişmelere imza atacak çok nitelikli beşerler var. Bu insanların çalışabilecekleri ortamı tümüyle hazırlayacağız. Üniversiteler birer araştırma kurumuna dönüşecek. Bütün bunların hepsini yapabiliriz. 70 kişilik grubumdan hiç kimse karamsar değil. Bu beşerler pek çok kıymetli çalışmanın altına imza atmış insan. Onun için bizim Türkiye’yi kararlılıkla, azimle ileriye taşımamız lazım.” (HABER MERKEZİ)