ANKARA – Türk Tabipleri Birliği (TTB) Amasra’da meydana gelen maden faciasına ait ön kıymetlendirme raporunu açıkladı. Patlamanın 16.00 vardiyasında çalışmakta olan 110 emekçiyi direkt etkilediğini, çalışanların bir kısmının kendi imkanlarıyla, bir kısmının da kurtarma takımlarının uğraşı sonucu madenden çıkarıldığını belirten TTB’nin raporunda, “Sayıştay raporlarıyla gördüğüne paralele olarak izlenimlerimiz de göstermiştir ki, önlenebilir vefatlar göz nazaran göre gelmiştir” denildi.
ÖN KIYMETLENDİRME RAPORUNDA YÜZDE BELİRTİLMEDİ
Madende çalışan emekçi sayısının 6 binlerden 585’e düştüğünü belirten TTB, 1988 yılında birebir madende patlama sonucu beş çalışanın, 2012 yılında ise patlama dışı bir münasebetten kaynaklı bir çalışanın hayatını kaybettiğini belirtti.
Madende çalışanların vardiya mühleti içinde verilen ortalarda yer altında kaldığını, mola için yer üstüne çıkamadığını, son periyotta emekçilerin yeni galeri açılması için çalıştıkları bilgilerini aktaran TTB, “Patlama anında metan gazı düzeyine dair kamuoyunda çeşitli söylentilere rastlanmaktadır” dedi ve şu tabirleri kaydetti:
“Kuşkusuz, her toplumsal olayda olduğu üzere burada da soruşturmayı şeffaf yürütmeyen yetkililer bu karışıklığa sebep olmaktadır. Heyetimiz de patlama anındaki metan seviyesine dair bilgilere ulaşmıştır. Bilgi kirliliğine katkı sağlamamak ismine bu ön kıymetlendirme raporunda yüzde belirtilmemiştir. Çünkü patlamanın ani gaz degajı gerekçesiyle gerçekleşmiş olma mümkünlüğü üzerinde de durulmaktadır. Bu da anlık metan gazı ölçümlerinin kıymetlendirme yapmak ismine aldatıcı olabileceğini göstermektedir. Ayrıntılı ve hakikat bilgilerin şeffaf bir formda kamuoyu ile paylaşılıp paylaşılmayacağına nazaran TTB bu bahse dair daha sonra açıklamalarını yapacaktır.”
‘HER SIHHAT ÜNİTESİNDE BULUNMALARI HAKİKAT DEĞİL’
Patlama sonrası açığa çıkan karbonmonoksit zehirlenmesi ile hayatını kaybeden çalışanların madenden en erken çıkarılanlar olduğunu, akabinde yanık sonucu hayatını kaybedenler ve travma sonucu hayatını kaybeden personellere ulaşıldığını belirten TTB, “Yanık üniteleri ve hiperbarik oksijen tedavisine patlama sonrası değerli ölçüde muhtaçlık duyulduğu anlaşılmıştır. Bu üniteler değerli ölçüde teknik donanım ve tecrübeli işçi ve oturmuş kurumsal disiplin gerektirmektedir. Münasebetiyle her sıhhat ünitesinde bulunmaları hakikat değildir. Bununla bir arada transport zincirlerinin güçlendirilmiş ve inisiyatif sahibi lokal sıhhat üniteleri ile güçlü bir temas halinde organize edilmesi gerekmektedir” tabirlerini raporunda kaydetti.
TTB’nin ön raporundaki tespitler şu biçimde sürdü:
DENETİME AÇIK HALE GETİRİLMELİ: Türk Tabipleri Birliği’nin sürece dair birinci planda öncelik verdiği bahis soruşturma sürecinin şeffaf, kamuya açık bir biçimde yürütülmesi ve bağımsız kurumların kontrolüne açık hale getirilmesidir. Sendika konfederasyonlarının ve demokratik mesleksel kitle örgütlerinin kontrolü ve soruşturma sürecine dahil edilmesi öncelikli amacımızdır. Kamuoyunun Sayıştay raporlarıyla gördüğüne paralele olarak izlenimlerimiz de göstermiştir ki, önlenebilir vefatlar göz nazaran göre gelmiştir. Bu istikametiyle Amasra’da gerçekleşen patlama bir kaza olarak bedellendirilemez. Bu olay bizlerin gözünde tarihe “işçi cinayetleri” olarak geçmiştir.
MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ: 2022 yılında çoktan tarihe gömülmüş olması gereken grizu patlamalarıyla beşerler hayata gözlerini yummuş, çalışmak için gittikleri iş yerlerinden tabutları çıkmıştır. Bu durumun vahametini ne kadar vurgulasak eksik kalır. Şiddet ve mevt madenlerde, hastanelerde ve gitgide hayatın her alanında etrafımızı sarmaya devam ediyor. Türk Tabipleri Birliği olarak hayatını kaybedenlerin yakınlarına tekrar başsağlığı diliyoruz. Tekrarlıyoruz: Personel sıhhati ve güvenliği bir sıhhat sorunu olmanın ötesinde, bir sistem ve sınıf problemidir. Türk Tabipleri Birliği başta madenler olmak üzere, emekçi sıhhati ve güvenliğinin gerçek manada hayata geçirilmesi için uğraş etmeye devam edecektir. (DUVAR)